ıIıI OsSi FoRuM IıIı Eğlence Oyun Video Müzik Platformu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ıIıI OsSi FoRuM IıIı Eğlence Oyun Video Müzik Platformu

Full Sürüm Oyunlar, Demo Oyunlar
 
AnasayfaPortalGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ABDÜLMECîD HAN ve dönemi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 184
Yaş : 32
Kayıt tarihi : 09/02/08

ABDÜLMECîD HAN ve dönemi Empty
MesajKonu: ABDÜLMECîD HAN ve dönemi   ABDÜLMECîD HAN ve dönemi Icon_minitimeC.tesi Mart 01, 2008 1:11 pm

Osmanlı sultanlarının otuz birincisi ve İslam halifelerinin doksan
altıncısı. Sultan ikinci Mahmud Hanın oğlu olup, 25 Nisan 1823
tarihinde Bezm-i Alem Valide Sultandan doğdu. Şehzadeliğinde iyi bir
tahsil gördü. Fransızca öğrendi. Avrupa’da yayınlanan neşriyatı
yakından takib eden Abdülmecid Han yenilik tarafdarıydı. Babasının 1
Temmuz 1839’da vefatı üzerine on yedi yaşında tahta çıktı.

Abdülmecid Hanın devlet idaresinde yeterli tecrübesi yoktu. Buna
karşılık devlet erkanına güvendiğini, babasının başlattığı ıslahat
hareketlerini devam ettireceğini ilan etti. Fakat bu sırada devlet
ileri gelenleri arasındaki rekabet ve kıskançlık son safhada idi.
Sultan ikinci Mahmud Hanın cenaze merasimi sırasında, Meclis-i vala-yı
ahkam-ı adliyye reisi Koca Hüsrev Paşa, sadrazam Mehmed Emin Rauf
Paşadan 2 Temmuz 1839’da mühr-i hümayunu zorla alıp, kendini sadrazam
ilan ettirdi. Bu sırada Osmanlı Devleti, Mısır ile muharebe halindeydi.
Bu sebeple genç padişah meseleyi kurcalamadı ve Hüsrev Paşanın
sadrazamlığını kabul etti. Ayrıca Mısır meselesini halletmek
istediğinden, Mısır valisi Mehmed Ali Paşaya Köse Akif Efendiyi
göndererek affettiğini bildirdi; ordu ve donanmaya harekatı kesme emri
verdi. Ancak bu sırada Nizib’te Osmanlı ordusunun Mısır ordusuna
yenildiği haberi geldi. Kaptan-ı derya Ahmed Fevzi Paşa da, sadrazamın
eski husumetinden korkarak, donanmayı Mısır’a götürüp teslim etti.
Böylece ordusuz ve donanmasız kalan Osmanlı Devleti karşısında cesaret
alan Mısır valisi, Sultan ile anlaşmaya yanaşmadı.Sultan Abdülmecid
Han, devleti bu zor durumdan kurtarmak için çareler aradı. Bu sırada
Avrupa’dan yeni dönen Mustafa Reşid Paşa, Sultan’a Avrupa’nın yardımını
sağlamak gibi bir bahaneyle Gülhane Hatt-ı Hümayunu adı ile meşhur olan
Tanzimat Fermanı’nı yayınlatmaya muvaffak oldu.

Tanzimat Fermanı’nın yayınlanmasından sonra Mısır’a karşı İngiltere’nin
ön ayak olması ile, Mehmed Ali Paşayı tutan Fransa dışarıda bırakılarak
Osmanlı, İngiltere, Rusya, Prusya ve Avusturya devletleri Londra’da bir
araya geldi ve 15 Temmuz 1840’da Londra anlaşması imzalandı. Buna göre,
anlaşmaya imza koyan devletler, Mehmed Ali Paşaya onar günlük iki
ültimatom verdiler. Mehmed Ali Paşa bu ültimatomları kabul etmediğini
bildirdi. Bunun üzerine İngiltere ve Avusturya tarafından desteklenen
Osmanlı kuvvetleri, Mısır ordusunu yendi. Osmanlı askeri 16 Ekim 1840
günü Trablusşam’a, 4 Kasım günü Akka’ya, 13 Kasım günü Haleb’e, 29
Aralık günü Şam’a girdi. Londra anlaşmasına göre artık Mehmed Ali
Paşanın Mısır’dan çıkarılması gerekiyordu. 27 Kasım 1840 günü Mısır ile
İngiltere arasında yapılan anlaşma ile, Mehmed Ali Paşa, ikinci
ültimatomun şartlarına uyacağını bildirince, İngiltere, Osmanlı
Devletine ihanet ederek; Babıali’den Mısır ile Sudan’ın ırsi olarak
Mehmed Ali’ye bırakılmasını istedi. Bundan maksadları, Mısır’ı yalnız
bırakıp, şartların müsaid olduğu bir zamanda işgal etmekti. Bunun
üzerine Reşid Paşa, Sultan Abdülmecid’e 24 Mayıs 1841 günü Mısır
fermanını yayınlattı. Bu ferman, 1914 senesine kadar Mısır’ın bir çeşit
anayasası olarak kalmıştır. Fermana göre Mısır, Osmanlı padişahı
tarafından tayin edilen Kavalalı mensuplarınca idare edilecekti.

Mısır meselesi halledildikten sonra, 13 Temmuz 1841’de Osmanlı,
İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya ve Prusya devletleri Londra’da
tekrar bir araya gelerek, Boğazlar andlaşmasını imzaladılar. Kendi
menfaatlerine aykırı olmasına rağmen bu antlaşmayı imzalayan Rusya,
İngiltere’nin dostluğunu kazanarak sulh yolu ile Osmanlı topraklarını
bölüşmek gayesinde idi. Fakat İngiltere, Fransa’yı Ortadoğu’da etkisiz
hale getirip, Mısır mes’elesi ile Osmanlı Devleti üzerinde bir çeşit
ekonomik, siyasi ve kültürel vesayet kurarak; elde ettiği imtiyazlı
durumu paylaşmak istemediğinden, Rusya ile beraber hareket etmek
istemiyordu. Ayrıca Hindistan ve Hind yolu için tehlikeli gördüğü
Osmanlı Devleti’ni Rusya ile meşgul ederek, Hindistan’da ve Ortadoğu’da
istediğini yapıyordu.

Mısır meselesinde yenilgiye uğrayan Fransa, Lübnan’daki Marunileri
kışkırtarak, Dürzilerle çarpıştırdı. 1845 senesinde Osmanlı hükumeti
bazı tedbirler alarak Fransız kışkırtmalarını önlemeye çalıştı. Lübnan
dağlarında birisi Marunilere, diğeri de Dürzilere ait otonom iki kaza
kuruldu ve bunlar Sayda valisine bağlandı.

Tahta çıkışının ilk senelerini iç ve dış olaylar ile uğraşmakla geçiren
Sultan Abdülmecid, böylece devleti kısmen huzura kavuşturdu. Islahat
işleri ve iç meseleler ile uğraşmak imkanını buldu. 24 Haziran 1844
tarihinde halka yakın olmak, beldeleri bizzat görmek için seyahatlar
yaptı.

1848’de Avusturya’da Macarlar, Rusya’da ise Lehler bağımsızlık için
ayaklandılar. İsyanı Avusturya ve Rusya çok kanlı bir şekilde bastırdı.
Bu durum, Fransız ve İngiliz kamuoyunda Rusya aleyhine büyük bir
tepkinin çıkmasına sebep oldu. Macar ve Leh milliyetçilerinin liderleri
Osmanlı topraklarına girerek hükumetten sığınma hakkı istediler. Sultan
Abdülmecid Han, kendisine sığınan mültecileri, Rusya ve Avusturya’nın
savaş tehditlerine rağmen geri vermedi. Sultan’ın bu hareketi Osmanlı
Devletinin itibarını çok artırdı. Rusya ve Avusturya’ya karşı Fransız
ve İngiliz ortak desteğini sağladı. Nitekim çok geçmeden kutsal yerler
mes’elesi ve Romanya’nın işgali dolayısıyla Rusya’ya savaş açan Osmanlı
Devleti, bu devletlerin yardımını te’min etti. Böylece Rusya ile vuku
bulan 1853-55 Kırım Harbi görünüşte parlak bir zaferle neticelendi.
Ancak cephedeki zafer, içeride Osmanlı Devletine pek pahalıya mal oldu.
Batılı devletler yaptıkları yardımların karşılığı olarak Osmanlı
ülkesinde Hıristiyanlara yeni haklar verilmesi için 1856 Islahat
Fermanı’nı yayınlattılar. Ali Paşa hükumeti tarafından ilan edilen bu
Ferman’ın hazırlanmasında İngiliz ve Fransız elçileri de bulunmuştu.
Görünürde Osmanlı toplumunu ırk, din ve dil ayırımı gözetmeden
kaynaştırmayı hedef alan Islahat Fermanı azınlıkların bağımsızlık
hareketlerini hızlandırıp, devleti yıkılmaya doğru götürmekten başka
bir işe yaramamıştır. Nitekim Ferman’ın yayınlanmasından çok kısa bir
süre sonra Suriye’de ve Cidde’de Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında
çarpışmalar başladı. Eflak, Boğdan ve Karadağ’da bağımsızlık gayesiyle
isyanlar çıktı. Böylece Osmanlı Devletinin yeniden bir iç ve dış
gailelerin içine düştüğü esnada Sultan Abdülmecid Han vefat etti (25
Haziran 1861). Kabri, Sultan Selim Camii bahçesindedir.

Abdülmecid Hanın genç yaşta tahta çıkışı ile saf ve temiz kalpli olması
onun saltanatının hemen başında büyük bir hata yapmasına sebep oldu. Bu
hata, Osmanlı tarihinde korkunç bir dönüm noktası olmuş ve bu muhteşem
İslam devletinde bir yok olma devrinin başlamasına yol açmıştır. Bu
hata; azılı ve sinsi İslam düşmanı olan İngilizlerin tatlı dillerine
aldanarak İskoç masonlarının yetiştirdikleri cahilleri iş başına
getirmesi ve bunların devleti içerden yıkmak siyasetlerini hemen
anlayamamasıdır.

Abdülmecîd hân, [1256] da ilk olarak kâğıd para çıkardı. [1260] da
(Mecîdiyye) köprüsü yapıldı. Şimdi Galata köprüsü deniliyor. 1412 [m.
1992] de yeniden yapıldı. [1265] de Beşiktaşla Ortaköy arasında (Küçük
Mecîdiyye) câmi’ini ve Ortaköy iskelesi yanında (Büyük Mecîdiyye)
câmi’ini yapdırdı. [1276] da Maçka ile Nişantaşı arasındaki (Teşvikiyye
câmi’i)ni yapdırdı. [1268] de (Şirket-i Hayriyye) denilen buğaziçi
vapurları işletilmeğe başlandı. [1277] de Aydın demir yolu yapıldı.
[1270] de deniz altı telgraf hattı döşetdi. [1272] de erâzi kanûnu
çıkardı. [1274] de belediye teşkilâtı kurdu. [1276] da ticâret kanûnu
yapdı. Abdülmecîd hânın vâlidesi (Bezm-i Âlem) sultân, 1261 [m. 1845]
de Yenibağçede Gurabâ hastahânesi ve Dolmabağçe serâyı önünde deniz
kenârında (Vâlide câmi’i) ve Bakırcılarda Bâyezîd kulesi önünde büyük
sultânî lisesi ve dahâ birçok mescid, çeşme yapmışdır. Dolmabağçe
denilen yer, [1023] de, birinci Ahmed hânın emri ile dolduruldu. Bir
tepeyi denize doldurdular. Dolmabağçe iskelesini birinci Abdülhamîd hân
yapdı. Dolmabağçe serâyını birinci ve ikinci Mahmûd hânlar ahşâp olarak
yapmışlardı. 1269 [m. 1853] senesinde Abdülmecîd hân, bunların yerine,
şimdiki muhteşem serâyı yapdırdı. Beşmilyon altın liraya mâl oldu. Bu
kadar çok para, milletin cebine girmiş oldu. Binlerce âilenin yüzü
güldü. Ayrıca, memlekete, çok kıymetli ve târihî bir san’at eseri
kazandırmış oldu. Sulh ve terakkî sağladı. Hicâzda ve Anadoluda çok
eserler yapdı.

İslâm düşmânları, Osmânlı halîfelerine çirkin iftirâlar yapdıkları
gibi, bu mubârek zâta da, leke sürmeğe çalışıyorlar. Memleketin her
tarafında ve hele Mekkede, Medînede yapdırdığı, görülmemiş güzel san’at
eserlerine, isrâf yapdı diyorlar. Allahü teâlânın mubâh etdiği, izn
verdiği câriye kullanmasını, ya’nî meşrû’ hakkını suç olarak
gösteriyorlar. İçki içerdi diyorlar. Sultân ikinci Selîm hâna ve
Yıldırım sultân Bâyezîde de böyle iftirâ etdiler. Hiçbir vesîkaya
dayanmıyan bu sözlere sâf müslimânlar da inanıyor. Yeni târîh
kitâblarına bile yazıyorlar. Hâlbuki Osmânlı pâdişahlarının hepsi, her
işlerinde islâmiyyete uyar, yüksek âlimlerin fetvâları ile hareket
ederlerdi. Hepsi sâlih, dindâr, mubârek insanlardı. Herbiri islâmiyyete
çok hizmet etdi. İkinci Selîm hânın Edirnede yapdırdığı büyük Selîmiyye
câmi’i, düşmânlarına açık cevâb vermekde, iftirâlarını yalanlamakdadır.
Din düşmanları, iyileri kötülemekde, kötüleri, dinsizleri övmekdedir.

Abdülmecîd hân, türbesinin yüksekliğinin, Yavuz Sultân Selîm
türbesinden aşağı olmasını vasıyyet etmiş ve öyle yapılmışdır.
Türbesinde oğulları Burhâneddîn efendi [1265-1293] ve Muhammed
Abdüssamed efendi [1269-1271] ve Osmân Safiyyüddîn efendi de [1271]
vardır. Ortadaki üçüncü türbede sultân Süleymân hânın vâlidesi Hafsa
sultân ile Sultân Süleymân şâhzâdelerinden Murâd, Mahmûd ve Abdüllah
efendiler ve bir hanım efendi vardır "rahime-hümullahü teâlâ".

Abdülmecid Hanın kardeşi Abdülaziz’den sonra oğullarından beşinci Murad
Han, İkinci Abdülhamid Han, Beşinci Mehmed Reşad ve Altıncı Mehmed
Vahideddin Han padişah olmuşlardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ossi.yetkin-forum.com
 
ABDÜLMECîD HAN ve dönemi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ıIıI OsSi FoRuM IıIı Eğlence Oyun Video Müzik Platformu :: Kültür & Sanat Ve Bilim :: Tarih :: Osmanlı Tarihi-
Buraya geçin: