ıIıI OsSi FoRuM IıIı Eğlence Oyun Video Müzik Platformu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ıIıI OsSi FoRuM IıIı Eğlence Oyun Video Müzik Platformu

Full Sürüm Oyunlar, Demo Oyunlar
 
AnasayfaPortalGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Karakoyunlular

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 184
Yaş : 32
Kayıt tarihi : 09/02/08

Karakoyunlular Empty
MesajKonu: Karakoyunlular   Karakoyunlular Icon_minitimeC.tesi Mart 01, 2008 12:45 pm

Karakoyunlular (Karakoyunlu Devleti)


On dördüncü asrın ikinci yarısında, Doğu Anadolu'da devlet kuran bir Türkmen hanedanı.
Karakoyunlu oymağı, Karakoyunlu devletinin çekirdeğini teşkil etmiştir.
Sa'dlu, Baharlu, Duharlu, Karamanlu, Alpagut, Çakırlu, Ayunlu,
Bayramlu, Ağaç-eri, Düğer ve Hacılu oymakları halkları da, Karakoyunlu
Devletinin ahâlisiydi. Yaklaşık otuz bin çadırdan oluşan
Karakoyunlular, Cengiz'in hücumu üzerine, Töre Bey idaresinde,
Türkistan'dan Mâverâünnehir'e, oradan da İran yoluyla doğu Anadolu'ya
göç etmişlerdi. Töre Bey, Kara Yusuf'un yedinci atası olup, Oğuz Han'ın
torunlarından olduğu söylenirdi.

Karakoyunluların, siyasî bakımdan ehemmiyet kazanması, İlhanlı
hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın ölümü ve içeride Moğol noyanlarının
bir mücadeleye girişmeleri ile başlar. Karakoyunlular, ilk zamanlarda,
Trak'taki Celâyir ailesinin ve Çobanoğulları'nın hizmetindeydiler. On
dördüncü yüzyılın başlarında, Karakoyunluların reisleri, Bayram Hoca
idi. Bayram Hoca, Sincar hakimi Pîr Muhammed'i öldürerek emîrliği ele
geçiren Hüseyin Bey'in maiyetinde bulunuyordu. Daha sonra Hüseyin Bey'i
ortadan kaldırarak yerine geçti (1351). Hüseyin Bey'in ölümünden sonra,
Türkmenlerin büyük bir kısmı, Bayram Hoca'nın emîrliğini tanıdılar.

1370 yılından itibaren fetih hareketine girişen Bayram Hoca; Sürmelü,
Alakilise, Hoy ve Nahcivan havâlilerine hakim oldu. 1374'te Musul'u
zaptetti ve şehir, devletin yıkılışına kadar Karakoyunlu hanedanının
elinde kaldı.

Erzurum'dan Musul'a kadar uzanan sahayı hakimiyeti altına alarak,
Karakoyunlu kabilesini tarih sahnesine çıkaran Bayram Hoca, 1380
senesinde ölünce, yerine kardeşi Türemiş'in oğlu Kara Mehmed geçti.
Kara Mehmed, Celâyirliler'e bağlı kalmak şartıyla, babasından kalan
yerleri elinde tutmayı başardı ve kızını Celâyirli sultanı Ahmed'e
vererek, bu bağlılığını kuvvetlendirdi. Kara Mehmed Bey, 1383 yılında
Musul hacılarının yolunu kesip mallarını yağmalayan Caber hakimi Salim
Bey'in üzerine yürüdü. Onu, büyük bir bozguna uğrattı ve arazisini
yağmaladı. 1387 senesinde, Erzincan emîri Mutahharten ile Akkoyunlular
arasında başlayan mücadele, Mutahharten'in mağlubiyetiyle sonuçlanınca;
Erzincan emîri, Kara Mehmed'den yardım istedi. Akkoyunlular ile öteden
beri mücadele içinde olan Kara Mehmed, Mutahharten'in yardımına koştu
ve Akkoyunluları ağır bir yenilgiye uğrattı. Akkoyunlu Ahmed ve kardeşi
Hüseyin beyler, Kadı Burhaneddin'e sığındılar.

Kara Mehmed Bey, 1307'de Karabağ üzerinden Anadolu'yu istilâya teşebbüs
eden Timurlu kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bir çok Timurlu emîri, bu
çarpışmada öldürüldü. 1388 yılında Tebriz şehri için, Kara Mehmed Bey
ile Celâyirli emîrlerinden Şebli ve Şah Ali arasında büyük bir mücadele
başladı. Şebli komutasındaki Celâyir ordusuyla, Heştrud'da karşılaşan
Karakoyunlular, bu orduyu büyük bir bozguna uğratırken, Şebli'yi de
öldürdüler. Bu hadisenin akabinde Kara Mehmed Bey, Kara Hasan adındaki
bir Türkmen emîriyle giriştiği mücadele sırasında 1389 yılında
öldürüldü.

Kara Mehmed Bey'in ölümünden sonra, yerine Kara Yusuf geçti (1389).
Hükümdarlığının ilk yılları, iç karışıklıklarla geçen Kara Yusuf Bey,
1392'de Timur Han'ın (1370-1405) tabiiyet teklifini kabul etmeyip
mücadeleye girişti. Timur Han'ın Anadolu'dan ayrılmasını fırsat
bilerek, Erciş'i ele geçirdi. Timur Han'ın Van ve çevresinin idaresine
tayin ettiği Emîr İzzeddin Şîr, yanındaki Çağatay askerleri ile
birlikte, Kara Yusuf'un üzerine yürüdü. Yapılan küçük çapta çarpışmanın
ardından iki taraf arasında barış sağlandı. Kara Yusuf, geri çekilirken
Avnik emîri Atlamış'ın dört yüz atlı ile İzzeddin Şîr ve Çağatayların
yardımına gittiğini gördü ve Erciş Ovasında bir gece baskını ile
Atlamış'ı esir alarak, askerlerinin büyük bir bölümünü öldürdü. Kara
Yusuf daha sonra, Atlamış'ı, Memlûk Sultanı Berkuk'a gönderdi ve orada
hapsedildi.

Timur Han, Hindistan seferini büyük bir başarı ile tamamlayarak yeniden
Doğu Anadolu'da görülünce, Kara Yusuf, Van Gölü çevresindeki
atalarından kalma yurdunu boşaltarak Musul'a çekildi (1399). Timur
Han'ın Bağdat'ı ele geçirmek için ordu göndermesi üzerine Sultan Ahmed
Celâyir, yanında bulunan az sayıda asker ile Bağdat'tan ayrılarak,
Musul'da bulunan Kara Yusuf'un yanına gitti. Bu sırada Sultan Ahmed'e
tâbi olan kaleler, Timur Han'ın gönderdiği ordu tarafından ele
geçirildi. Timur Han'ın ordusu Bağdat'tan ayrılınca, Kara Yusuf ve
Sultan Ahmed, hiçbir güçlükle karşılaşmadan şehre hakim oldular. Ancak,
bu sırada Bingöl yaylasında bulunan Timur Han'ın, kendilerini arkadan
çevirme planını öğrenince, Sultan Ahmed ve Kara Yusuf, Memlûk sultanına
iltica etmeye karar verdiler. Memlûk sultanına bu durumu bildirmek için
elçiler gönderdiler. Elçilerin dönüşünü beklemeyen Kara Yusuf ve Sultan
Ahmed, yanlarında emîrleri ve kuvvetleri olduğu halde Kahire'ye doğru
yola çıktılar. Memlûkların Halep nâibi Demirtaş'ın yollarını keserek,
Suriye'ye girmelerine mani olmak istemesi üzerine, iki taraf arasında
şiddetli bir muharebe oldu. Demirtaş, ağır bir bozguna uğradı. Bu
muharebenin neticesinde Kara Yusuf ve Sultan Ahmed'in, Memlûk sultanına
sığınma yolları kapandı. Bu yüzden iki hükümdar, Osmanlı padişahı
Yıldırım Bayezid Han'ın yanına gitmeye karar verdiler. Fakat,
aralarında çıkan anlaşmazlık yüzünden birbirlerinden ayrıldılar. Kara
Yusuf, memleketine geri döndü. Timur Han ise, onların hareketlerinden
günü gününe haber alıyordu. Gönderdiği kuvvetler, Sultan Ahmed
Celâyir'e ani bir baskın düzenleyerek mağlup ettiler. Sultan Ahmed,
bütün ağırlıklarını kaybettikten sonra, güçlükle Osmanlı sultanına
sığınabildi. Kara Yusuf Bey de, Timur'un 1400'deki Yakın Doğu
seferinde, Osmanlı sultanı Yıldırım Bayezid Han'ın yanına gitti, ondan
himaye ve iltifat gördü. Kendisine Aksaray havalisi, maişet ve ikamet
yeri olarak verildi. Bu durum, Timur Han ile Yıldırım Bayezid Han
arasında yapılan 1402'deki Ankara Savaşı'nın sebeplerinden biri oldu.

1402 yılında Yıldırım Bayezid'le yaptığı Ankara Meydan Muharebesini
kazanan Timur Han, Karakoyunlu emîri Kara Yusuf'a kesin bir darbe
indirdi. Timur Han'ın ordusu karşısında bozguna uğrayarak, muharebe
meydanından güçlükle kaçan Kara Yusuf, nâibi Şeyhü'l-Mahmudî'ye
sığındı. Dımaşk nâibi, önce Kara Yusuf'a, sonra da buraya gelen Ahmed
Celâyir'e iyi bir kabul gösterdi. Fakat, bir süre sonra Timur Han'ın,
Memlûk sultanına yaptığı tehdit ve baskılar etkisini gösterdi. Memlûk
sultanı Ebu'l-Ferec, Dımaşk nâibinden Kara Yusuf ve Ahmed Celâyir'in
öldürülmelerini istedi. Ancak, nâib bu emri yerine getirmedi ve sadece
hapsetmekle yetindi. Bir sene kadar hapiste kalan Kara Yusuf, buradan
çıktıktan sonra, Van hâkimi İzzeddin Şîr üzerine yürüyerek Van
bölgesini ele geçirdi. Onun eski ülkesine sahip olması üzerine, dört
bir yana dağılan Türkmen emîrleri, tekrar bayrağı altında toplandılar.
Kara Yusuf'un bu faaliyetlerine Âzerbaycan ve Irak-ı Arab hükümdarı
Miran Şah oğlu Ebu Bekr karşı çıktı. İki ordu çok geçmeden Nahcivan'ın
batısında karşılaştılar. Ebu Bekr'in ordusu yenildi ve kuvvetlerinin
pek çoğu Aras nehrinde boğuldu. Bu zaferle şöhret ve gücü bir kat daha
artan Kara Yusuf, Tebriz ahalisinin isteği üzerine şehir önüne gelerek
yaptığı muharebede, Ebu Bekr'in babası ve Timur'un oğlu Miran Şah'ı
öldürdü ve şehri ele geçirdi. Bir süre sonra Ebu Bekr'le karşılaşan
Kara Yusuf, onu tekrar mağlup etti. Bu muvaffakiyetle Kara Yusuf, Timur
İmparatorluğu'nun önemli bir parçasını alarak, Karakoyunlu Devletini
kurdu.

Kara Yusuf'un Ebu Bekr'e karşı kazandığı ikinci ve parlak zaferden
sonra, başta Irak emîri Bistam Bey olmak üzere bütün emîrler ona
bağlılıklarını bildirdiler. Daha sonra Bistam Bey'i Irak-ı Acem'in
fethine memur eden Kara Yusuf, Aladağ'a gitti. Bistam Bey, Sultaniye'yi
fethedince, Kara Yusuf, onu Irak-ı Acem valiliğine tayin etti. 1409
yılında, "zaptolunamaz" olarak vasıflandırılan Alıncak Kalesi,
Karakoyunluların eline geçti.

Bu sırada Sultan Ahmed Celâyir, Karakoyunlulara ait Tebriz'e girerek
şehirdeki Türkmenlerin çoğunu katletti. Durumu öğrenen Kara Yusuf,
Âzerbaycan'a girerek, Tebriz yakınlarında karargâh kurdu. İki ordu
arasında vuku bulan savaşta, Sultan Ahmed, askerlerinin büyük bir
kısmıyla, Karakoyunluların eline esir düştü. Sultan Ahmed, ordu
komutanlarının ısrarıyla öldürüldü (1410). Kara Yusuf, bu zaferden
sonra oğlu Pir Budak'ı hükümdar ilan etti. Irak-ı Arab üzerine sefer
düzenleyip, bölgeyi ele geçirdi. Oğlu Şah Mehmed'i, Bağdat'a vali tayin
etti. Daha sonra Âmid (Diyarbakır), Ergani üzerine yürüdüğü sırada,
önüne çıkan Akkoyunlu beyi Kara Yülük Osman'la savaşıp, onu mağlup ve
barışa mecbur etti. Akkoyunluların müttefiki olan Şirvan ve Gürcistan
hükümdarlarını da yendikten sonra, Irak-ı Acem'i tamamen ele geçirdi.

1420'de Ucan'da vefat eden Kara Yusuf Bey'den sonra, Karakoyunlulara
bütünüyle hâkim olabilecek bir şehzadenin bulunmaması, birliği sarstı.
Hükümdar ilan ettiği Pir Budak, kendisinden önce vefat etmişti.
Karakoyunlu beyleri, cesur bir bey olan Kara Yusuf'un ikinci oğlu
İskender Mirza'yı hükümdar ilan ettiler.

İskender, başa geçer geçmez, Âzerbaycan ve doğu Anadolu'yu işgal
etmekte olan Şahruh'la Eleşkirt mevkiinde yaptığı savaşı kaybetti.
Şahruh'un Âzerbaycan'a dönmesinden sonra, Tebriz'e gitti. Kardeşi
İsfahan Mirza'nın elinde bulunan bu şehri zaptetti. Daha sonra Bitlis
ve Ahlat çevresini ele geçirdi. Şemahi ve Şirvan civarına akınlar
düzenledi ve Timurlu sultanı Şahruh'u uzun süre uğraştırdı. Bir süre
sonra İskender'in kardeşleri, Şahruh tarafına geçtiler. Bunun üzerine
Şahruh, 1434 senesinde Âzerbaycan üzerine yürüdü. İskender, üzerine
gelen bu güçlü orduya karşı koyamadı. Erzurum üzerinden batıya çekildi.
Bu sırada yolunu kesen Akkoyunlu beyi Kara Yülük Osman'ı Erzurum kalesi
önlerinde yapılan savaşta yaraladı ve ölmesine sebep oldu. İskender,
daha sonra, Osmanlılar'a ait Tokat kasabasına sığındı. Osmanlı
Devletine sığındıktan sonra, Karakoyunlu hükümdarlığı, Şahruh'un
yanında bulunan Cihanşâh'a verildi. Bu yüzden Karakoyunlu devleti,
Şahruh'un ölümüne kadar Timurluların himayesinde kaldı. Şahruh
çekilince, İskender, kardeşi Cihanşâh ile uğraşmaya başladı ise de,
Sofuâbâd mevkiinde yapılan muharebede yenildi (1438). Nahcivan
taraflarındaki Alıncak kalesine sığındı. Fakat, orada oğlu Kubad
tarafından öldürüldü (1438).

İskender'in ölmesiyle rakipsiz kalan Cihanşâh, Karakoyunlu hükümdarı
oldu. Gürcüleri mağlup ettikten sonra, hâkimiyetini tanımayan Bağdat'ı,
1444 senesinde ele geçirdi. Şahruh'un ölümüne kadar, ona bağlılığını
muhafaza etti. Sonra Timur evlatları arasındaki taht mücadelelerinden
faydalanarak, Kars ve Kirman eyaletlerini ele geçirdi (1457). Horasan
ve Herat'ı ele geçirdiği sırada, oğullarından Hasan ve Pir Budak isyan
ettiler. Cihanşâh, bu isyanlarla uzun süre uğraştı. Osmanlı
sultanlarından II. Murad Han (1421-1451) ve Fatih Sultan Mehmed Han
(1451-1481) ile dostane münasebetler kurdu ve devletini yükseltip,
ülkenin sınırlarını genişleterek sultan, hakan unvanlarını kullandı.
Karakoyunlu ülkesi en geniş sınırlarına Cihanşâh döneminde kavuştu.
Bütün İran, Irak, Güney Kafkasya, Doğu ve Güneydoğu Anadolu dahil Basra
Körfezine kadar genişleyen Karakoyunlu Türkmen Beyliği, Akkoyunlu
hükümdarı Uzun Hasan'ın hücumlarına uğradı. Nihayet, 1467 senesinde
Mardin'de Uzun Hasan'a yenilen Cihanşâh, aynı muharebede öldürüldü.
Cihanşâh'ın yerine oğlu Hasan Ali geçti. Hasan Ali, iki yıl saltanat
sürüp, 1468 yılında ölünce, Bağdat kolu dahil bütün ülke, Uzun Hasan
tarafından ele geçirildi. Böylece Karakoyunlu Devleti tarihe karıştı.

Devlet teşkilâtı: Karakoyunlular, devlet teşkilâtı hususunda, tamamıyla
Celâyirli ve İlhanlı devlet an'ane ve müesseselerine bağlı kaldılar. Bu
devlette hükümdar seçiminde, aile ve aşiret reisleri etkiliydi. Devleti
teşkil eden aile efradı ve aşiret reisleri tarafından kim uygun
görülürse, idare onun eline verilirdi. Devlet işlerinin mercii, Büyük
Dîvan idi. Reisine Sahib-i Dîvan denilirdi. Bunun emrinde Sahib-i Âzam
denilen reisler de vardı. Vilâyetler, hem ikta, hem de idare olarak,
hanedan ailelerinden olanlara ve emîrlere verilirdi. Bunlar, iktanın
gelirine göre asker beslemek zorunaydılar. En önemli vilâyetlerinden
olan Fars, Yezd, İsfahan ve Bağdat'tan her biri bir şehzade tarafından
idare edilmekteydi. Bu şehzadelerin çok kalabalık maiyetleri ve
muntazam saray teşkilatları vardı.

Karakoyunlu Devletinde ordu, yaya ve atlı kuvvetlerden meydana
geliyordu. Beylere bağlı timarlı askerle, ayrıca önemli bir yekûn
teşkil eden timarlı sipahi ve çerik denilen aşiret kuvvetleri, devletin
esas askerî gücünü oluşturuyordu. Ordu, günümüzdeki takım, bölük, tabur
ve alay gibi, koşun, tip ve fevc diye bir takım gruplara bölünmüştü.
Harp esnasında öncü birliklerine, pişdar denilirdi. İhtiyat ordu
karargâhına, uruğ denilmekteydi. Hükümdarın maiyetindeki kapıkulu
askerleri, maaşlarını dîvandan alırlardı. Kara Yusuf Bey, askerlerinin
maaşlarını tam zamanında almalarına çok dikkat ederdi. Bu iş için
ayrıca bir teşkilât da kurmuştu.

Kültür ve medeniyet: Karakoyunlu hükümdarları, savaşların yanında,
ülkenin imar ve ihyası için de çalışmışlardır. Cihanşâh, adalet ve
imarcılığı ile meşhur olmuştur. Saltanatı devrinde Tebriz'i mâmur bir
belde haline getirmiştir. Timur Han tarafından ortadan kaldırılmasına
rağmen, o devirde tekrar ortaya çıkan Hurûfîlik adlı sapık fırkanın
önüne geçen Cihanşâh, Tebriz'de bulunan Hurûfîlerin çoğunu ortadan
kaldırarak, büyük hizmette bulunmuştur. İlme ve âlimlere saygılı olup,
ilim adamlarını koruyup gözetmiş, medrese ve camiler yaptırmıştır.
Tebriz'de muhteşem ve müzeyyen bir cami yaptıran ve memleketin çeşitli
yerlerini âbideler ile süsleyen Cihanşâh, şairleri himaye etmiş ve
kendisi de Hakîkî mahlâsıyla Türkçe ve Farsça şiirler yazmıştır. Onun
oğlu, Bağdat valisi Pir Budak da şairdi. Meşhur âlimlerden Celâleddin
Devânî, Akkoyunlulara intisap etmeden önce, Tebriz'de Cihanşâh'ın
medresesinde müderrislik yapıyordu. Devânî, Farsça yazdığı Risale-i
Hurûf adlı eserini Cihanşâh adına telif etti. Yine, Şeyh Şücâeddin bin
Kemaleddin Kirmânî, Hadîkat-ül Meârif adlı eserini Cihanşâh adına
kaleme aldı.

Cihanşâh'ın Tebriz'de tamamen mermerden yaptırdığı ve çinilerle
süslediği Gökmedrese, diğer adı ile Muzafferiye Medresesi çok ünlüdür.
Medresenin özellikle kapısı, bir sanat harikasıdır. Tebriz'de,
Cihanşâh'ın hanımının yaptırdığı, Büyük Cami ve medresesi vardır.

Karakoyunlular, itikad bakımından Şiîliğe meyilli olduklarından, gerek
Memlûk Devleti, gerekse Akkoyunlular ve diğer Sünnî devletler, bunların
aleyhinde idiler. Özellikle Akkoyunlularla olan mücadelelerinin
sebeplerinden biri de aralarındaki mezhep farkıdır. Buna rağmen,
Karakoyunlu paralarında, ilk dört halifenin adları ve Kelime-i Şehadet
yazısı görülmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ossi.yetkin-forum.com
 
Karakoyunlular
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ıIıI OsSi FoRuM IıIı Eğlence Oyun Video Müzik Platformu :: Kültür & Sanat Ve Bilim :: Tarih-
Buraya geçin: